Hümik - Fulvik Asit - Organik
Toprak Düzenleyici;
Hümik Asit Basit Anlatım;
Topraktaki organik maddelerin ana içeriği humustur. Hümik
asit ise humusun en aktif maddesidir. Günümüzde artan kimyasal
gübre kullanımı humusun hızla tükenmesine neden olmuştur. Oysaki
humus gübrelerin alınımını kolaylaştıran bir maddedir. Bu
sorunun çözümü için son yıllarda hümik madde (hümik asit ve
fulvik asit) uygulamaları yapılmaya başlanmıştır.
Toprak organik maddesi; canlı, cansız yada çürümüş (dekompoze)
olan tüm organik maddeleri içeren bir terimdir. Tamamen çürümüş
organik yapılar HUMUS olarak adlandırılır. En iyi humus
kaynağı dekompoze olmuş bitki yada kompost materyalleridir.
Yüksek hümik asit içeriğine sahip humatlar da uzun süreli ve iyi
bir humus kaynağıdır. Hümik maddeleri üç
ana gruba ayırmak mümkündür; Fülvik Asit, Hümik
Asit ve Hümin.
Bu tabloda sağ tarafa gidildikçe,
Renk yoğunluğu artar;
Polimerizasyon derecesi artar;
Moleküler ağırlığı artar;
Karbon içeriği artar;
Oksijen içeriği azalır;
Asit değişimi azalır;
Çözünürlük azalır;
Kullanılan
terimleri açıklayalaım;
Humus: Toprağın % 65-75’ini oluşturan temel maddesidir.
Tamamen çürümüş organik maddelerden oluşur. Toprak
verimliliğinde önemli rol oynar.
Humik Maddeler: Üç organik kalıntı olan hümin, fülvik
asit ve hümik asitten oluşan kimyasal bir gruptur.
Hümik Olmayan Maddeler: Reçine, bal mumu ve organik
asitler gibi çözünmez ve dekompoze olmamış organik maddelerdir.
Humatlar: Hümik asit tuzlarıdır.
Fülvik Asitler: Tüm pH koşulları altında suda çözünür
formda olan hümik maddelerin bir bölümüdür. Fülvik asitlerin
renkleri açık sarı - sarı kahverengidir.
Hümik Asitler: Hümik asitler topraktan elde edilen ana
bileşiklerdir. Koyu kahve-siyah renklidirler. Doğal olarak
oluşan hümik asit moleküllerine bağlı 60‘ı aşan farklı iz
element çeşitli canlı organizmaların kullanımına hazır olarak
bulunmaktadır.
Humin: Hümik maddelerin asit yada alkali her hangi bir pH
değerinde suda çözünemeyen bir bölümüdür. Moleküller yapıları
çok büyüktür. Hümik maddeler içinde parçalanmaya en dayanıklı
olandır.
Hümik Asit ve Fulvik Asit Kaynakları Nelerdir?
Aşağıdaki tabloda da görüldüğü gibi hümik ve fülvik asitler
çeşitli kaynaklardan elde edilebilir. Ancak bu kaynaklar
arasında en yüksek hümik ve fülvik asit oranı Leonarditte
mevcuttur. Leonarditin hümik madde (hümik + fulvik asit) kaynağı
olduğu 1960 yılında keşfedilmiştir. Sonrasında araştırmacılar bu
maddeleri tarımsal alanlarda uygulamaya başlamışlardır.
Leonardit 70 milyon yıl süren bir hümifikasyon süreci sonunda
oluşan linyit kömürünün okside olmuş formudur. Yüksek katyon
değişim kapasitesine sahiptir. Leonardit kaynaklı hümik asitler
uzun süre etki gösterirler. Azot gibi besin maddeleri ile
rekabete girmezler. Organik tarımda da güvenle kullanılmaktadır.
Aşağıdaki maddeler incelendiğinde hümik ve fülvik asit kaynağı olarak
leonarditin en fazla içeriğe ve değere sahip olduğu
görülmektedir.
Doğal Kaynak
Hümik ve Fülvik Asit oranları %
Leonardit
: %40 - %90
Torf
: %10 - %30
Saprofel Torf : %10 - %20
Linyit katmanları : %10 - %30
Hayvan gübresi : %5 - %15
Kompost
: %2 - %5
Toprak
: %1 - %5
Arıtma Çamuru : %1 - %5
Taş Kömürü : %0 - %1
Hümik ve Fülvik Asitlerin Bulundukları Kaynaklar ve oranları
Hümik maddelerin hepsi toprakta kalıcıdır. Çevre koşullarına
bağlı olarak fülvik asitlerin yarı ömrü 10-50 yıl arasında
değişirken, hümik asitlerin yarı ömrü ise yüzyıl olarak ölçülür.
Hümik Asit ve Fülvik Asit Arasındaki Farklar Nelerdir?
Bitki kalıntıları çürüdükleri zaman fülvik ve hümik asitlerin her ikisi de oluşur. Her iki asitte
toprak ve topraktaki mikro organizmalar için yaralıdır. Fülvik
asit hümik aside göre daha küçük bir moleküler yapıya sahiptir.
Bunun sonucu olarak kalıcılığı daha azdır ve daha kolay
parçalanır. Ancak yaprak uygulamalarında bitkiye giriş hızı daha
yüksektir. Hümik asit ise toprakta uzun süre kalır ve zaman
içerisinde yavaş parçalanır. Genel olarak toprak organik madde
miktarını arttırmada uzun süreli etkilerinden dolayı hümik
asitlerden faydalanılır.
Hümik Maddelerin Kumlu Topraklarda Nasıl Bir Faydası Vardır?
Kumlu toprakların aralıklı bir yapısı vardır. Bu tip topraklarda
besinler aşağı doğru kolayca ilerler ve üretici için ekonomik
kayıplara neden olur. Organik maddeler yani humatlar toprağın
besin maddelerini tutmasını ve bitkinin bunlardan daha rahat
faydalanmasını sağlar. Hümik maddelerin etrafı negatif yüklüdür
ve uygulanan gübrelerdeki besin maddelerini ve aynı zamanda
suyun tutulmasını sağlarlar.
Hümik Maddelerin Katyon Değişim Kapasitesi İle Besin Maddelerini
Tutması.
Hümik Maddelerin Killi Topraklarda Nasıl Bir Faydası
Vardır?
Killi topraklar sıkı, su geçirmeyen ve ağır bir yapıya sahiptir.
Bu tipteki topraklar soğuk ve nemli hava koşullarında suyu
tutar, sıcak havalarda ise büzülür ve küçülürler. Her iki
koşulda bitki gelişimi için uygun değildir.
Toprak kurumaya başladığı zaman su molekülleri kil parçalarının
arasından uzaklaşır. Suyun bu hareketi kil parçalarının bir
birlerine çok yaklaşmasına, hacimlerinin küçülmesine ve yüzeyde
çatlamalara neden olur. Yüzeyde görülen çatlamalar organik madde
eksikliği olan killi toprakların ortak özelliğidir.
Bu tip topraklara hümik madde eklenmesi toprak yapısını
iyileştirmektedir. Hümik asit kil parçalarının arasına girerek
kuru ve sıcak havalarda sıkı bir şekilde birleşmelerini ve
yapışmalarını engellemektedirler. Büyük hümik asit molekülleri
kil parçalarını ayrı ayrı tutabilmekte ve bunun sonucunda su ve
besin maddeleri kolaylıkla bu alanlara yerleşebilmektedir.
Hümik Asitlerin Diğer Faydaları Nelerdir?
Humik asitlerin yararları fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak
üç grupta toplanır.
1-) Fiziksel Yararları;
a-Toprağın yapısını düzeltir.
b-Toprağın havalanma özelliğini arttırır. Köklerin daha
iyi havalanmasını sağlar.
c-Toprağın su tutma kapasitesini arttırır. (Kendi
ağırlığının 20 katı fazla ağırlıktaki suyu tutabilme yeteneği
vardır)
d-Toprağın rengini koyulaştırarak daha fazla güneş
enerjisinin emilmesini sağlar.
2) Kimyasal Yararları;
a-Asidik ve bazik özelliklerdeki toprakları nötralize
eder. Fazla tuzluluğu ve fazla kireçliliği gidererek toprağın pH'ını düzenler.
b-Suda çözünebilir inorganik gübreleri kök bölgesinde
depolar ve bitkinin ihtiyacı oldukça bunları serbest bırakır.
c-Toprağın katyon değişim kapasitesini en yüksek seviyeye
çıkartır.
d-Hümik asit kimyasal olarak aktif bir karaktere
sahiptir ve topraktaki çeşitli metaller, mineraller ve
organikler ile çözünebilir veya çözünemez kompleksler oluşturma
yeteneği vardır. Bu özelliği bitkinin besinleri kolay ve sürekli
almasını sağlar. Demir noksanlığını gidermeye yardımcı olur.
e-Şelatlama özelliğine sahiptir.
f-Topraktaki kireç içerisindeki karbondioksiti serbest
duruma getirir. Bu serbest karbondioksitin fotosentezde
kullanılması imkanını hazırlar.
g-Topraktaki azot, fosfor, potasyum, demir, çinko ve iz
elementler gibi gerekli besinlerin bitki tarafından
alınabilmesini en yüksek düzeye çıkartır.
h-Bitki gelişimi için gerekli olan mineraller (iz
mineraller de dahil) ve organik maddelerce zengindir. Ayrıca,
doğal karbon içermesinden dolayı bitkinin gelişiminde
kullanılabileceği oldukça fazla miktarda enerji de ihtiva eder.
(1 gramda 5.000 kaloriye kadar)
ı-Hümik asit biyokimyasal özelliği ile toprağın zararlı,
kirletici ve zehirli maddelerden temizlenmesini sağlar. Toprakta
mevcut olan kurşun, cıva, kadmiyum ve diğer zararlı ve
radyoaktif elementlerin, endüstriyel atıkların, zehirlerin ve
çevre için zararlı kimyasal maddelerin (ilaçlamadan gelenler de
dahil) çözünebilir durumdan çözünemez duruma geçmelerini sağlar.
Böylece, bunların bitki tarafından emilmelerini önler. Bunların
zamanla dibe çökmesi sonucu toprak temizlenir.
3) Biyolojik Yararları;
a-Hücre bölünmesini hızlandırır. Dolayısıyla, bitkinin
büyümesi ve gelişmesi de hızlanır.
b-Kök oluşumunu ve gelişimini hızlandırır. Kökleri
kuvvetlendirir. Saçak kök oluşumunu teşvik eder.
c-Tohumda çimlenmeyi hızlandırır. Bitkinin hayatta
kalabilme yeteneğini arttırır. Fidelerin daha hızlı ve kuvvetli
büyümelerini sağlar.
d-Bitkide hücre enerjisinin fazlalaşmasını sağlar.
e-Bitki metabolizmasını düzenleyerek azot bileşenlerinin
birikmesini önler.
f-Yararlı toprak mikroorganizmalarının gelişmeleri ve
çoğalmaları üzerinde uyarıcı etki yapar. Bunların topraktaki
miktarını ve aktivitelerini arttırır.
g-Bitkinin soğuğa, sıcağa ve fiziksel etkilere karşı
dayanıklılığını arttırır. Böcek ve hastalıklara karşı direncini
çoğaltır.
h-Meyvelerde (üründe) hücre duvarları kalınlığının
artmasını sağlar. Böylece, ürünün depolanma süresi ve raf ömrü
uzar.
ı-Elde edilen ürün (meyve, sebze, çiçek, dane, kök gibi) daha kaliteli olur. Bunların, dış görünüşlerinin daha göz
alıcı ve besin değerlerinin daha yüksek olmasını sağlar.
Kaynak : Canan YILMAZ / Ziraat
Yüksek Mühendisi
Hümik Asit Detaylı Anlatım;
Hümik asitler veya
humus, kısmen veya tamamı ile çürümüş bitki veya
hayvan artıklarının oluşturduğu siyah veya koyu
kahve renkli maddelerdir.
Liebig humusu şöyle tarif etmiştir: “alkali
ortamda kolayca çözünebilen, fakat suda çözünmeyen,
alkalilerin veya asitlerin aksiyonu ile bitkilerin bozulması
boyunca üretilen kahve renkli bir madde”.
Khristeva humusu “zamanla bozunmaya karşı
maddenin ilk hayati durumundan daha dirençli kılan
hayvansal ve bitkisel organizmalardan arta kalan
transformasyon maddesidir” diye tanımlamıştır. Humus
kelimesi bazı toprak bilimcileri tarafından “toprak
organik maddesi” şeklinde de kullanılmıştır. Bu
anlam topraktaki hümik asitleri içeren tüm organik
maddeleri kapsamaktadır. Toprak organik madde
kavramı genellikle bitki ve hayvan dokuları, toprak
biyo kütlesi, hümik maddeler ve canlı organizmalar
tarafından sentezlenmiş tüm organik maddeleri
içermektedir. Hümik asitler koloidal maddelerdir ve
kil gibi hareket etmektedirler. Hümik
molekülünün katyon değişim siteleri hidrojen iyonu ile
doldurulduğu zaman oluşan madde “hümik asit” olarak
düşünülmektedir. Fakat bunun pH üzerinde büyük etkisi yoktur. Zira, bu asit
suda çözünmemektedir. Katyon değişim siteleri
hidrojen haricinde herhangi bir katyon ile
doldurulursa bu madde “humat” olarak tarif
edilmektedir. Monovalent alkali metallerin humatları
suda çözünmektedir. Kristeva hümik asitlerin
alkaliler ile işlenmesi ile sodyum ve potasyum
humatları elde etmiştir. Fakat multivalent metal
humatları, metaline göre suda ya kısmen çözünmekte
veya hiç çözünmemektedirler. Kimyasal olarak
bulunduğu bölgeye göre çok farklı özellikler
gösteren hümik asitlerin moleküler büyüklüğü
2000-300000 Dalton, karbon içeriği %45-65, oksijen içeriği
%30-50, katyon değişim kapasitesi 500-1500 meq/100 g
olarak tespit edilmiştir.
Tarihçe ;
Romalılar humus kelimesini
toprağı ifade etmede kullanmıştır. Bu ifade daha
sonraları toprağın organik maddesine,
kompasta ve organik maddenin değişik kısımlarına
uygulanmıştır. İlk olarak humusu çürümüş organik
madde bağlamında 1761’de
Wallerius tarif etmiştir. Fakat humusun oluşum
mekanizmasını ve kimyasal doğasını ilgilendiren ilk
düşünceler oldukça belirsizdi. Sıkça belirtilen
düşünce humusun toprakta veya kompost yığınında
bitki kaynaklı hümikleşme işlemi ile üretilen
kompleks bir yapıya sahip olması idi. “Hümik
asitleri” ilk olarak 1786’da Achard rapor etmiştir.
Achard hümik asitleri turbadan (peat) elde etmiştir. Hümik asitlerin
bitkilerden elde edilmesi Vanquelin tarafından 1797’de
gerçekleştirilmiştir.
De Saussure 1804'te humus homojen bir madde olmadığını
belirtmiştir. Fakat bu kolayca uzaklaştırılabilen
değişik kompleksler içermektedir. Sprengel 1820’lerin başında hümik asitlerin
kimyasını araştırmaya başlamıştır. Sprengel bu
maddeleri bir alkali topraktan elde etmiştir. Hümik
asitlerin basit şekerlerden elde edildiğini savunan
Sprengel’in bu düşüncesi 40-50 yıl öncesine kadar
damgasını hümik asitler dünyasına vuracaktır. Fakat
1870’li yıllarda hümik asitlerin şeker içermeyen
maddelerden de elde edilebileceğini belirten
görüşler ortaya atılmıştır. Braconnot aside nişasta ve sakroz ilave edip hümik aside benzer
koyu renkli çökelekler oluşturmuştur. Suni ‘ulmin’
olarak tanımlanan maddeyi hazırlamak için değişik
çalışmalar gerçekleştirilmiş ve bu amaçla sakaroz
yerine glikoz denemiştir.
Mulder
1839'da
selülozu sentetik hümik aside dönüştürmüştür.
Fakat 1800’lü yılların ortalarında hümik asitlerin
kimyasal formüllerle karakterize edilmesi ile
polisakkaritlerden veya şekerlerden oluştuğu görüşü
zayıflamaya başlamıştır. Hümik asitlerin
polisakkaritlerden geldiği fikri kömür üzerine
araştırma yapan Gortner ve Marcusson gibi
araştırmacılar tarafından tekrar gündeme alınmıştır.
Bu araştırmacılar çalışmalarına ışık tutan düşünceyi
kömür ve hümik asitlerdeki “furan” yapısından
almışlardır. Yine kömür araştırmacıları olan Fischer
ve Schrader 1921’de mikroorganizmaların
polisakkaritleri hızlıca tükettiklerini
göstermişlerdir. Onların görüşü; ligninin yavaşça
bozulmasının hümik asidin oluşumu ile doğrudan
alakalı olması şeklindeydi. Waksman yazdığı “humus”
isimli kitabında hümik asitlerin oluşumunu ligninin
mikrobiyal değişimi ile ilişkilendirmiştir. 1950’de
ligninin mikroorganizmalarca değiştirildiği fikri hakim
teori olmuştur. 1950’lerin sonunda gaz kromatografi
(GC) ve GC-MS hümik asit tayinlerinde oldukça
popüler cihazlar olmuşlardır. 1970’lerde hümik
asitlerin tayininde KBr IR ve solid-state NMR
çalışmalarına hız verilmiştir. Fakat bu çalışmalar
hümik asitlerin alifatik olabileceklerini
göstermiştir.
Lignin teorisini destekleyen bir
grup araştırmacı 1982’de Uluslararası Hümik Maddeler
Topluluğunu (IHSS)kurmuşlardır. IHSS hümik asit
araştırmalarında koordinasyonu sağlamak için
kurulmuştur. IHSS özellikle standart hümik asit
numuneleri toplamaktadır. Buradaki amaç
araştırmacıların verilerinde olabilecek değişikleri
en aza indirmektir. 1980’li ve 1990’lı yıllar
boyunca her artan gelişme ile birçok araştırmacı
hümik asitlerin en azından bir kısım alifatik
gruplar içerdiğini kabul etmeğe başlamışlardır.
Susic 1991'de yaptığı araştırmasında yosunlarda,
mantarlarda ve lignin içermeyen çürümüş meyvelerde yüksek oranda hümik asitler
olabileceğini göstermiştir. Bu sonuçlar ABD
Kuzey-Doğu Üniversitesi hümik asitler araştırma
grubu tarafından da destek bulmuştur. Ghabbour ve
arkadaşları “pilayella littoralis” isimli bir canlı
algiden (bir tür yosun) hümik asit elde etmişlerdir.
Ayrıca, insan ve hayvanların midesinde hümik asit
olduğunu tesbit etmişlerdir. Hariri ve arkadaşları
hümik asitlerin kanla beraber sirküler olduğunu ve
karaciğerde metabolize olduğunu göstermişlerdir.
Rıdvan ve arkadaşları hümik asitler ağız yolu ile
hayvanlara verildiği zaman vücuda giren ağır
metallerin zararlarının azaldığını ve tarım
ilaçlarının olumsuz etkilerini bertaraf ettiklerini
tespit etmişlerdir. Golbs ve arkadaşları hümik
asitlerin risk içermeksizin, gebeler dahil,
hayvanlarda hastalıklara karşı koruyucu ve “şifalı”
bir etkiye sahip olduklarını bulmuşlardır. Fakat
halen hümik asitlerin kaynağının alifatik mi,
aromatik mi veya polisakkaritlerden mi veyahut da ligninden mi
olduğu tartışması devam etmektedir. Küçük
mekanizmalarla
polimer gelişimini modelleyen bazı teşebbüsler
olmasına rağmen hümik asitlerin temel bloklarının
birincil veya ikincil yapısını teyit eden önemli
raporlar bulunmamaktadır. Çalışmalar olanca hızıyla
devam etmektedir.
Eski zamanlardan günümüze kadar
tarımla uğraşan insanların tümü bilinçli veya
bilinçsiz mahsul yetiştirmede organik maddelerin
topraktaki faydalarının farkında idiler. Fakat
organik maddenin kimyası ve fonksiyonları 18.
yüzyıldan itibaren yapılmış olan araştırmalarla bir
tartışma konusu oldu. Liebig’e kadar humusun
bitkiler tarafından doğrudan alındığını
varsaymışlardır. Fakat Liebig bitki beslemede
organik maddelerin önemini bildirdikten sonra esasen
inorganik maddelerle bitkinin beslendiğini
göstermiştir. Birçok toprak bilimcisi organik
maddenin içerdiği inorganik besin içeriklerini
serbest bırakarak toprağın verimliliğini
etkilediğini düşünmüştür. 150 yıldan fazla zamandan
beri organik kimya hakkında birçok şey öğrenildi.
Organik maddelerin kısmi olarak ayrıştırılması
üzerine Sprengel tarafından yapılan ilk
çalışmalardan bazıları günümüzde halen kullanılan
metotların temelini oluşturmaktadır. Bu metotlar
alkali ile çözünmeyen bitki artıklarından humusu
ayırmak için %2’lik NaOH çözeltisi kullanmaktadır.
Bu humus kolloitinden hümik asit
fraksiyonu inorganik asit ile çöktürüldükten sonra
geriye saman sarısı fülvik asitler kalmaktadır.
Hümik fraksiyonunun alkolle çözünen kısmı ise ülmik
asit veya hematomelanik asit olarak
isimlendirilmektedir. Günümüzde toprak organik
maddelerinin, özellikle hümik asitlerin faydalarının
çoğu bilimsel olarak ispatlanmıştır. Hümik asitler
toprağın kimyasal, fiziksel ve biyolojik
özelliklerini etkileyerek bitki gelişimine yardımcı
olmaktadırlar. Hümik asitlerin besleyici
fonksiyonları özellikle makro ve mikro besin
elementlerinin bitkiye geçişinde ortaya çıkmaktadır.
Hümik asitlerin biyolojik etkileri ise daha çok
mikroorganizmaların aktivitelerini arttırılmasında
görülmektedir. Fiziksel ve kimyasal olarak ise iyi
toprak yapısı oluşturmada, toprağa süzme kolaylığı
sağlamasında, havalandırmada, nem tutmada, toprağın
iyon değişiminde ve toprağın tamponlanmasında hümik
asitler önemli roller oynamaktadırlar.
Toprağın bitkiler tarafından
kullanışlı hale gelebilmesi için toprağın hümik asit
içeriğinin oldukça yüksek olması gerekmektedir.
Fakat hümik asitlerin etkinliği ve faydaları
topraktan toprağa değişmekte olup iklim ve ekim
tarihi gibi çevresel şartlara bağlı kalmaktadır.
Tarihin ilk zamanlarından beri bitki ve hayvan
kalıntılarının fosilleşmesi ile meydana gelen kömür,
mineral madde tabakaları ile üst üste konularak
basınca maruz kalan ve daha sonra katmanlar halinde
oluşan humus türlerinin çoğunu içermektedir. Kömür
oluşma mekanizması şu şekilde açıklanmıştır: turba (peat)
önce linyite, daha sonra bitümün kömüre ve sonunda
da antrasit kömüre dönüşmektedir. Bu oluşum bir ısıl
işlem boyunca kısmi damıtma yöntemi ile doğal olarak
meydana gelmektedir. Kahve renkli kömür veya linyit
oluşma sistemi kimyasal ve fiziksel özelliklere göre
değişmektedir. Kömür oluşumu ile alakalı kimyasal
işlemler hakkındaki çalışmalar hümik asitler, fülvik
asitler ve ülmik asitleri ilgilendiren değişik
hipotezlere sebebiyet vermiştir. Toprağın oluşumu
ana kaya üzerindeki organik maddelerin farklı
formlarının hareketi ile yakından alakalıdır.
Biojeokimyacılar demir, kükürt, silis, fosfor ve
diğer elementlerin doğal dönüşümünü sağlayan
katılımcının mikroorganizmalar olduğunu birçok
araştırmalarında göstermişlerdir. Verimli toprağın
üretiminde mineralizasyon boyunca gerekli besin
maddelerinin ortaya çıkmasını sağlayan kaynak olarak
hümik asitler çeşitli yönleri ile önemli rol
oynarlar.
Bitki için besin kaynağı olmanın
ve yapısal oluşumdaki oldukça önemli faktörünün yanı
sıra, hümik asitler toprağın fiziksel özelliği (su
tutma kapasitesi gibi) üzerinde temel bir etkiye
sahiptir. Ayrıca, hümik asitler iyon değişim
kapasitesi ve tamponlama özelliği (pH dengesi) gibi
fiziko-kimyasal özellikleri de büyük oranda
belirlemektedir. Bu özellikler sadece bitki besin
maddelerinin bitki tarafından alınması ve toprakta
tutunmasını sağlamakla kalmaz, toprak tuzlanmasının
(asiditesinin) olumsuz etkilerinden de korumaktadır.
Yeterli düzeyde hümik asit içeren bir toprağın bitki
gelişimi ve büyümesine olumlu ve net bir etki
sağlayacağı kati delillerle ortaya konmuştur.
Fiziksel ve kimyasal
özellikleri ;
Son zamanlarda kromatografik, spekroskopik ve x-ray
analizleri hümik asitlerde bulunan organik yapısal gruplar
hakkında bilgilerimize çok şeyler katmaktadır. Ayrıca, katyon ve
anyon değişim reaksiyonları geniş biçimde çalışılmıştır. Fakat
kimya ve toprağın verimliliği arasındaki ilişkiyi kuran
çalışmalar yeterli düzeyde değildir. Bu çalışmalara genellikle
tamponlama, gerekli elementlerin şelatlanması ve aynı kaynaktan
gelen organik maddenin hormon etkisi örnek verilebilir.
Jenkinson ve Tinley farklı kaynaklardan elde edilen ligno-proteinlerin
çok farklı kızıl ötesi tayfa sahip olduklarını göstermiştir.
Makstmow ve Liwski hümik asitli gübrelerin hazırlanma metoduna
göre bitki tepkilerinin farklı olduklarını bulmuşlardır. Ayrıca,
ekstraksiyonun metodu ve kaynağının hümik asitlerin toprak
verimlilğini etkilemede önemli olduğunu belirtmişlerdir.
Leonardite (linyit kömürünün okside olmuş formu) kimyası üzerine
yapılan son çalışmalar hümik asidin tuzlarının bileşimi olduğunu
ortaya çıkarmıştır. Hümik asitler kayaların ve minerallerin
bozulmasında aktif görev yapmaktadırlar. Olayın karakteri hümik
asitlerin bulundukları yerdeki doğasına ve minerallerin
mukavemetine bağlıdır.
İçeriği ;
Hümik asitler doğal büyük bio-polielektrolitlerdir.
Bünyelerinde önemli oranda polifenoller,
polikarboksilik asitler, karboniller ve peroksitler
gibi organik kimyanın önemli gruplarını
barındırmaktadırlar. Hümik asitler gerekli besin
maddelerinin bitkiye geçişini sağlamaktadırlar. P2O5
in hümik asitlerce elverişli hale getirilmesi
hakkında birçok makale yazılmıştır. P2O5
içeriğinin fazlaca bulunduğu ortamlarda meydan gelen
kloroz problemini hümik asitlerin demiri bitkinin
alacağı forma getirmesi ile çözdüğünü DeKock 1955'de göstermiştir. İz elementlerin bitki
tarafından ihtiyacının karşılanmasında hümik
asitlerle şelat yapan bileşiklerin rolü büyüktür.
Tüm gerekli metaller hümik asitlerle şelat
yapabilmektedir. Toprakta bulunan potasyum,
kalsiyum, magnezyum, demir ve çinko ile reaksiyona
giren hümik asitler organa-mineral köprüler
üretmektedirler. Bu köprüler mikroorganizmalar için
hayati destek veren toprağın mekanik parçacıklarını
bağlamaktadırlar.
Tüm araştırmacılar hümik
asitlerin varlığı ile toprak mikroorganizmalarının aktivasyonlarının arttığı
konusunda ortak düşünceye gelmişlerdir. Bu
sebepledir ki yoğun bir şekilde sömürülerek zayıf
kalmış toprağı tamir etmek için hümik asitlerle
iyileştirme yöntemi tek başına bir hayli etkili
çözüm olmaktadır. Hümik asit-metal kompleksi bitki beslemede belirleyici
bir durumdur.
Kurşun, krom, kadmiyum ve benzer ağır metaller ile
radyoaktif elementlerin önce bitkiye, sonra da
hayvanlarla insanlara geçişi ciddi hastalıklara yol
açtığı bilinmektedir. Ağır metaller ile çözünmez
bileşikler yapan hümik asitler bunların hücreden
içeri girmesini engelleyen setler oluşturmaktadır.
İnorganik demir bileşikleri de toprakta çözünmezler,
oldukça kararsızdırlar ve kalsiyumu yüksek (kireçli)
topraklarda bitki tarafında alımı zordur. Humatlı
bileşikler demiri şelatlı kompleksler içine dahil
etmektedir. Toprak fosfatları demir ve alüminyum ile
yaptıkları reaksiyonlarda bitki tarafından alınamaz
duruma gelmektedirler. Fakat reaksiyon sonucu oluşan
bileşik hümik asitler tarafından
kompleksleşmektedir.
Şelatlama maddeleri olan hümik
asitler fosfat ile demir-alüminyum
arasındaki bağları kırabilmektedirler. Sonuçta
fosfat iyonu serbest kalmaktadır. Humatların toprağa
ilavesi bu işlemin hızını yükseltmekte ve fosfatın
bitkilerce alınmasını kolaylaştırmaktadır. Küçük
miktardaki hümik asitler bile bitkiyi hassas hale
getirmede, plasmanın geçirgenliğini arttırmada ve
bitkilerce besin elementlerinin alımının
hızlanmasında aktif hareket etmektedirler. İlieske
hümik asit ve türevlerinin bitki zarının
geçirgenliğini arttırdığını, bunun da bitkinin besin
elementlerini almasını kolaylaştırdığını tespit
etmiştir. Büyük orandaki hümik asitler ise elverişli
demir kaynağıdırlar.
Bitki
gelişimine etkisi ;
Hümik asitler ile
“auxin” (hücrenin gerilip uzaması,
bölünmesi gibi birçok değişik fonksiyonu
düzenleyen çeşitli bitki hormonları)
tipi reaksiyonların varlığı üzerine
birçok makale yazılmıştır. Hümik
asitlerin tohumun çimlenme kapasitesini
arttırdığını ve bitkilerin vitamin
içeriğini çoğalttığını bildirmişlerdir.
Hümik asitlerin tohumun çimlenmesini
etkilemesi bitkinin köklerini
etkilemesine benzemektedir. Su ve besin
maddelerini taşıyan hümik asitler
tohumun gözeneği boyunca çekilmekte ve
çimlenmenin başlaması için tohumu
uyarmaktadır. Tohumdaki nakil için
gerekli mekanizma, indolbütirik asidin
mekanizmasına benzemektedir. Fakat yine
de tam olarak bilinmektedir. Hümik
asitler sadece tohumu uyarmakla kalmaz,
aynı zaman da kök sistemini ve üst
aksamı da uyarmaktadır. Özellikle
bunların etkisi kökte öne çıkmaktadır.
Kök gelişimindeki ilerleme bitkinin
veriminin artmasındaki en önemli
etkendir. Bir çok araştırmacı
mikroorganizmaların değişik gruplarının
gelişmesinde hümik asitlerin olumlu
etkilerini gözlemlemişlerdir. Bu
araştırmacılar bu etkiyi hümik asitlerin
demirle yaptığı komplekse veya onların
koloidal doğasına veyahut da hümik
asitlerin organik katalist gibi hareket
etmesine yüklemişlerdir. Mikro flora
popülasyonunun uyarılması hümik
asitlerin karbon ve fosfat kaynağı
olması ile alakalıdır. Hümik asitler bu
popülasyonun artması için gerekli
siteleri sağlamaktadır. Bakteriler
organik katalist olarak hareket eden
enzimleri oluşturmaktadır. Kristeva
vejetasyonun erken safhalarında bitkiye
geçen hümik asitlerin polifenol kaynağı
olduğunu ve bunun da solunum katalisti
vazifesi yaptığını tespit etmiştir. Bu
bitkinin yaşama aktivitesini
arttırmasına neden olmaktadır. Örneğin;
enzim sistemleri yoğunlaşmakta, hücre
bölünmesi hızlanmakta, kök sistemleri
büyük gelişim göstermekte ve kuru madde
verimi çoğalmaktadır.
Humat-bitki sistemi
bitkilerin büyüme ve gelişmeleri için
çok önemli olan iki işlemle
tanımlanmaktadır. İlk işlem hücre
enerjisinin güçlendirilmesi ve bunun bir
sonucu olarak da iyon değişim
kapasitesinin arttırılmasıdır. Hümik
asitler gerekli besin maddelerini
bünyelerinde topladıktan sonra bunları
bitki ihtiyaç duyduğu miktar kadar
bırakmaktadır. İkinci işlem hücre
gözenekleri geçirgenliğinin artmasıdır.
İşlemlerin önemli bir çoğunluğu hümik
asitler-toprak sisteminde
gözlenmektedir. Kilin gevşetilmesi,
suyun toprağa nüfuz edişinin
kolaylaştırılması, toprağın iyon değişim
kapasitesinin arttırılması ve toprak
canlılarının uyarılması bu sisteme
verilebilecek en önemli örneklerdir.
Özellikle killi toprakların sıkı bir
yapı teşkil etmesi bitki besleme ve
geliştirmede ciddi bir problemdir. Kil
ve tuz yüzdesi fazla olan topraklarda
bir kil parçacığının etrafındaki artı
değerlikli yük, diğer parçacığın düz
yüzeyindeki eksi değerlikli yükle
birleşmektedir. Bu durum oldukça sıkı üç
boyutlu bir yapı oluşturmaktadır. Hümik
asitler her bir kil parçacığının
etrafında film yaparak bunları
birbirinden ayırmaktadır. Böylece
havadaki oksijen köklere ulaşmakta,
bitki besin çözeltisi için gerekli su
miktarı bitkinin kökleri etrafında
yeterli miktarda sağlanmakta ve bitkinin
kökleri fıtri gelişimini
tamamlamaktadır. Suyun toprağa nüfuz
edişinin kolaylaşması iki şekilde
gerçekleşmektedir. Birinci durumda hümik
asitler tuzları çözmekte ve onları kil
parçacığının yüzeyinden
uzaklaştırmaktadır. Sonuçta oluşan eksi
değerlikli yük kil parçacıklarının
birbirlerini itmelerine neden olmakta ve
böylece toprak gevşemektedir. İkinci
durumda hümik asitlerin bünyelerindeki
karboksilik (-COOH) gruplar artı yüklü
parçacıklar ile bağlanmaktadırlar. Bu
artı yük iyonların (tuzların)
çözünmelerini ve kil parçacığı üzerinden
uzaklaşmasını sağlamaktadır. Hümik
asitler suyun topraktan buharlaşmasını
yavaşlatmaktadır. Bu durum kilin hiç
olmadığı veya kısmen az olduğu ve su
tutma kapasitesi olmayan kumlu topraklar
için önemlidir. Suyun dipolar molekül
olması ve elektriksel olarak da nötr
olmasından dolayı oksijen içeren
molekülün sonu bir iyona gevşek olarak
bağlanmaktadır. Su molekülünün eksi
yüklü kısmı veya hidrojen bir miktar
nötrleşmektedir. Sonuçta hidrojenin
bulunduğu yerin artı çekim gücü
artmaktadır. Diğer su molekülünün
oksijen bulunan yeri (eksi yük)
hidrojenle birleşmektedir. Bu durum su
molekülünün çekim gücü bitene kadar
sürmektedir. Ayrıca hümik asitler iklim
şartlarına göre toprağın rengini daha
koyu renklere dönüştürme özelliğine
sahiptir. Böylece toprağın ısı şartları
da değişmiş olmaktadır. Hümik asitlerin
koloidal yapısı ve ana fonksiyonel
grupların hidrofilleşmesinin yüksek
seviyede oluşu onlara tutkal özelliğini
vermektedir. Birçok araştırmacı, bundan
dolayıdır ki, hümik asit
uygulamalarından sonra toprağın su tutma
özelliğinin geliştiğini ve kurak
bölgelerde bunun etkili olduğu
gözlemlemişlerdir.
Tarım
ilaçlarının etkisi ;
Pestisitler (tarım ilaçları) toprak hümik asitleri ile
reaksiyona girmekte ve kompleks reaksiyonlar oluşturmaktadır.
Bazı pestisitler hümik asitlerle hareketsiz hale gelmekte ve
pratikte çevrede yok olmaktadır. Bu durumlarda hümik asitler
organik maddece zayıf kumlu topraklarda fazla pestisitleri
etkili bir biçimde bertaraf etmektedir. Hümik asitlerle
pestisitler arasında bilinen kimyasal işlem adsorbsiyondur. Bu
işlem pestisitin kimyasal yapısına bağlı bir hızda toprağa
bırakılması ile izlenmektedir. Pestisitin yok olması kısmen
toprağa bırakılma oranı ile belirlenecektir. Hümik asitler bu
durumlarda topraktaki pestisit konsantrasyonu kontrol etmek için
ve çevreye yapabileceği zehirleyeci etkisinden sakınmak için
kullanılabilmektedir. Başka bir konu ise hümik asitlerin
pestisitleri taşıması olayıdır. Pestisitlerin bazıları hümik
asitlerle kompleks oluşturmaktadır. Tarımsal kullanım için hümik
asitli gübreler leonardite cevherinin madenden alınması ve
‘ekstraksiyon işlemi yapılması ile elde edilmektedir. Ortaya
çıkan ürün ise bünyesinde cevherden gelen küçük miktarda mineral
madde bulunduran önemli miktarda organik maddedir. Hümik asitli
gübreler (humat konsantrasyonları) geleneksel organik madde
kaynaklarının yerine kullanılması ile uzun periyotta bir çok
avantajlar sağlamaktadır. Hümik asitli gübreler doku besin
dengesi, besinin bitki organlarına transferi, üst aksam ve kök
gelişimi, ürün verimi ve kalitesi için dikkate değer etkiler
elde etmektedirler. Özellikle hümik asit içeren bu tür gübreler
organik maddece fakir topraklarda daha etkilidir. Hümik
asitlerin verildiği bitkilerin karakterleri özellikle kumlu
topraklarda kök gelişimi açısından diğerleri ile kıyaslandığında
çok büyük farklılıklar göstermektedir. Geleneksel tarım
işletmeciliğinde toprak verimliliği organik atıkların (hayvan
gübresi gibi) döngüsü üzerine temellendirilmişti. Kısmen
kompostlanmış organik maddenin toprağa verilmesi bitki
gelişimini sağlamaktaydı. Fakat sonraları daha çok verim elde
etmek için inorganik gübrelerin kullanımı ve popülaritesindeki
hızlı artış üreticileri toprağa kimyasal gübre vermeğe
yöneltmişti. Bitki beslemede inorganik gübrelerin öneminin
anlaşılmasının üzerine tarımsal verimde de ilk zamanlarda hızlı
gelişim gerçekleşmekte idi. Sonuçta toprak organik maddesinin
önemi unutulmuş ve toprakta bitki beslemesi bakımından zamanla
problemler artmıştı. Bu nedenle, dünyada özellikle gelişmiş
ülkelerde organik madde toprağın zafiyeti nedeni ile tekrar
düşünülmeye başlanmıştır. Özellikle hümik asitli gübrelerin
toprağa verilmesi ile ileri bitki gelişimi ve toprak verimliliği
sağlandığı anlaşılmıştır.
Gübrede kullanımı ;
Hümik asitli gübrelerin hazırlanması ve uygulanmasındaki
metotlar hakkında birçok araştırmaya ihtiyaç vardır. Hümik
asitli gübreler beslemede ana gübre olarak düşünülemez. Sadece
bu gübrelerin makro elementler olan azot, fosfor ve potasyum ile
diğer ikincil ve iz elementlerin bitki tarafından alımında
uyarıcı etkisi olduğu gözlenmiştir. Hümik asitli gübrelerin
kullanımında büyüyen bir ilgi mevcuttur. Bunun sebepleri; organik tarımın yaygınlaşması, inorganik
gübrelerin toprağa ve içindeki canlılara zarar vermesi,
inorganik gübrelerin yer altı kaynaklarını kirletmesi, sadece
kimyasal gübre kullanımı ile mahsul veriminin düşmesi ve
toprağın kimyasal, fiziksel ve biyolojik özelliklerinin sürekli
bozulması. Ayrıca inorganik gübre imalatı için gerekli ilk
yatırım maliyeti, hammaddelerinin ithal edilmesi; buna bağlı
olarak işletme maliyetlerinin yüksek olması ve gerekli enerji
ihtiyacının yüksek olması da önemli olumsuzluklar olarak
düşünülmektedir.
Diğer kullanımları ;
Hümik asitler sadece tarım
alanında kullanılmamaktadır. Günümüzde ucuz bir
kaynak olarak bir çok sektörde hızla kullanılmaya
başlanmıştır. Bu sektörlerin başında çevre
teknolojileri, sondaj teknolojileri, tutkal, boya,
baskı mürekkepleri, kazan besi suyu
şartlandırıcıları gibi kimya teknolojileri
gelmektedir. Ayrıca kanatlı ve büyük baş hayvanlarda
hastalıklara karşı mukavemet sağlamada, yenilen
yemlerin ete dönüşümünde, süt veriminin artmasında,
yumurta kalitesinde ve buna benzer bir çok yerlerde
ciddi faydaları tespit edilmiştir. En şaşırtıcı
neticeler ise insan sağlığı üzerine yapılan
çalışmalarda elde edilmiştir. AIDS başta olmak üzere
astım, bronşit, grip, mide rahatsızlıkları, böbrek
taşı, hemoroit, cilt kanseri, kan koagülantı,
kansızlık, aşırı uyku, iştahsızlık gibi tıp alanında
oldukça yaygın karşılaşılan problemlerin çözümünde
önemli bir yer tutmaya başlamıştır.
Hümik asitlerle ilgili çalışmalar
tüm alanlarda hızla devam etmektedir. Doğadaki bu
mükemmel maddelerin bulundukları bölgelere göre
farklılıklar göstermesinden dolayı daha keşfedilmeyi
bekleyen birçok bilinmeyi bulunmaktadır.
Kaynak : tr.wikipedia.org
Etiketler; humat humus humik asit hümik asit fiyatları sıvı haldeki humik asitler humus
humat en kaliteli hümik asit en ucuz hümik asit afşin leonardit elbistan
tki t.k.i. türkiye kömür
işletmeleri hümik asit şirketleri hümik asit ilanları hümik asit
kullanımı hümik asit sanayi leonardit ve humik asit hümik asit
ürünleri sıvı hümik asit katı hümik asit hümik asit staj leonardit fiyatları
leonardit yatakları leonardit nedir leonardit fiyatı leonardit
satıcıları beyoğlu gübre organik gübre leonardit kullanımı leonardit nasıl
kullanılır makro besin mikro besin organik gübre kimya kimyasal
inorganik hümik asit kaynakları fayda yarar zarar fiyat humuslu
toprak killi toprak kireçli toprak hümik asit fiyatı hümik asit
nasıl kullanılır hümik asit faydaları hümik asit nedir hümik
asit üretimi hümik asit kullanım şekli kütahya kimya. Humik asit
toz mu kullanmalı sıvı mı. tki hümas satış, tki hümik asit
fiyatları.
|
|